Güncelleme tarihi: 15 Eyl 2020
Bizlere bugüne kadar aldığımız tüm eğitimlerde , girdiğimiz her ortamlarda ne öğretildi:
‘Fark Yarat!'
Peki; fark yaratmak için neler yapmalıyız? Sağ olsunlar bu konuda da bizleri epey manipüle ettiler.

Oysa fark yaratmak çok basitti; sadece ‘kendin olmak’tı. Benim muazzam bir beynim vardı oysa ve her beyin kendi başına, başlı başına bir evren ve bir galaksi idi. Zaten kendim gibi kendime has olduğumda fark yaratacaktım. Kendimi ve beynimi keşfetmek için özenli bir çaba harcasaydım ve o yola girseydim, zaten o muhteşem allegroyu yaşayacaktım.
Ne kadar ironiktir ki; insan kaynakları sektöründe olan bizler ‘fark yaratan adaylar’ ararız. Onların önce kendi iç senfonilerini keşfetmek için bin bir türlü kişilik envanterleri ve mülakat teknikleri kullanırız ve bu adayları işe alırız.
Ancak sonrasında ne olur? Bu adayları yönetememeye başlarız. Seslerini kısmaya çalışırız. Sadece verdiğimiz işleri yapmaya onları zorlarız. Hatta bazen daha da ileri gider, onlardan kurtulmaya çalışırız.
Peki yönetemediğimiz acaba adaylar mı yoksa farklılıkları mı, eleştirel düşünme tarzları mı, daha fazlasını istiyor olmaları mı? Belki de içten içe biz de onlar gibi olmak istiyoruzdur.
Bu kaotik gibi görünen iş yaşamında kendimizi açıkça ifade edebilmek, açık iletişim kurabilmek, maskesiz ve bariyersiz kalabilmek muazzam bir keyif. Bunun üzerine biraz düşünelim mi ne dersiniz…
Özlem Şen